?

Önceki sayının sunuş yazısında, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi'nin 9. ve 10. sayılarını Eski Türk Edebiyatı Tarihi'nin çeflitli boyutlarını ele almaya tahsis ettiğimizi duyurmuştuk. 10. sayımızla bu duyurumuzdaki hedefe ulaşmış olduk. TALID'in 9. ve 10. sayılarında Eski Türk Edebiyatı Tarihi sahası; eserleri, türleri, konuları, biyografileri, kurumları, ilmî toplantıları ve yayınları ile geniş bir yelpazede ele alındı. Söz verilen sayıların hazırlık ve yayın işlerinin tamamlanması, elbette, bu sahanın tüm konularının tüketildiği anlamına gelmiyor. Hem dönem ve hem de içerik itibariyle, oldukça uzun ve geniş bir kesiti kapsayan Eski Türk Edebiyatı'nın daha pek çok cildi doldurmaya yetecek kapsamda alan ve tartışma konularına sahip olduğunun bilincindeyiz. Bizim bu iki sayıda yaptığımız, alanın temel problemlerine ve konularına ilişkin mütevazı bir katkıdır. Alanın genişliği karşısında son derece mütevazı kaldığının farkında olduğumuz bu sayılar, eğer alana ve alanın sorunlarına yönelik yeni bir ilgi uyandırabilirse uğraşımız hedefine ulaşmış demektir. Eski Türk Edebiyatı Tarihi'nin bu sayısında, hem ilk sayının devamı niteliğinde, hem de ondan bütünüyle bağımsız konular ele alındı: Bu sayımızın aynı zamanda ilk yazısını da oluşturan 'Türk Halk Edebiyatı Literatürü' başlıklı makalede Nurettin Albayrak, başlangıcından günümüze Eski Türk Edebiyatı'nın önemli bir parçası olan halk edebiyatını tanımı, alanı, konuları ve türleriyle ele aldı ve yapılan çalışmaların literatürünü verdi. Halk edebiyatı'nın divan edebiyatı karşısındaki duruşundan da bahseden yazıya göre, ayrı ayrı görünseler bile nazım şekli, anlatım tekniği, konuları itibarıyla ikisinin de ortak yönleri bulunmaktadır. Şiire göre saha içinde daha az rağbet gören nesir; tarihi gelişimi, türleri ve yüzyıllara göre dağılımı itibariyle Mine Mengi'nin 'Eski Türk Edebiyatında Nesir: Gelişimi ve Kaynakçası' başlıklı yazısında ele alınmıştır. Buna göre nesir, başlangıçta dini, tasavvufi, ahlakî konularla ve didaktik olarak; yüzyıllar ilerledikçe, tarih, biyografi, gezi, hikâye, mektup, siyaset türü olarak çeşitlilik göstererek ilerlemiştir. Mensur eserler üzerine yapılan çalışmalar da bu yazıda yer almaktadır. 'Klasik Türk Edebiyatında Tahlil Çalışmaları' yazısında Üzeyir Arslan, divan şiirini inceleme metotlarından biri olan tahlilleri ele almış ve bu eserlerin içeriklerini, tahlil metotlarını ve literatürünü incelemiştir. Ziya Avşar XVII. ile XIX. yüzyıllar arasındaki divan neşirlerini ele aldığı yazısında bu neşirlerin inceleme kısımları ve tenkitli metin kısımları üzerinde duruyor. 'Klasik Türk Edebiyatında Hiciv' yazısında Gamze Demirel, Türk edebiyatında hicvin felsefesi, hiciv edenin ve edilenin psikolojisi üzerinde durduktan sonra, hicvi konu edinen eserleri yüzyıllara göre tasnif edip değerlendiriyor. Türk edebiyatında aşkın şarkısı olan gazel; tür, konu, içerik ve literatürüyle Selami Turan'ın 'Aşkın Terennümü: Eski Türk Edebiyatında Gazel' başlıklı yazısında ele alınıyor. 'Ayrılık da aşktandır' buyurmuş şair. Eski Türk Edebiyatı'nda ayrılıklar Firaknamelerde ifade edilirmiş. Orhan Kemal Tavukçu, edebiyatımızın temel konularından biri olan 'ayrılık' temasını işleyen firak-name literatürünü, 'Ayrılığın Terennümü: Eski Türk Edebiyatı'nda Firak-nameler' başlıklı yazısında kapsamlı bir biçimde değerlendiriyor. Mehmet Arslan, 'Kültür Tarihimiz Açısından Zengin Bir Kaynak: Surnameler' başlıklı yazısında, Osmanlı saray şenliklerini konu ediniyor. Gerek sünnet gerekse de evlilik törenleri vesilesiyle gerçekleştirilen şenlikleri ele alan Arslan; şenlikler hakkında, toplumsal işlevlerinden başlayarak muhtevalarına, şenliklerin gerçekleştirildiği mekânlara, gerçekleştirilen eğlencelere, davetlilere ve hediyeleşmelere varıncaya kadar ayrıntılı bir değerlendirme yaptıktan sonra bu türün literatürüne ilişkin zengin bir sunum yapıyor. Şehir ve şehir kültürünü, şehir hayatını, şehrin güzelliklerini konu edinen bir tür olarak 'Türk Edebiyatında Şehrengizler'i ele aldığı yazısında Barış Karacasu, türün zengin ve ayrıntılı bir literatür değerlendirmesini yapıyor. Osmanlı döneminde özellikle şerh yoluyla meydana getirilmifl eserlerle incelenen 'belâgat', Cumhuriyet sonrasında yapılan çalışmalarda da ele alınmaya devam etmiştir. Bu dönemde yapılmış çalışmalar, ya belâgat ilminin kendisini veya belli bir bölümünü ya da belâgat üzerine yazılmış eserlerin incelenmesini/tanıtılmasını konu edinmişlerdir. 'Cumhuriyet Dönemi (1923-2007) Türk Edebiyatında 'Belâgat' Çalışmaları' başlıklı bibliyografya denemesinde, Mücahit Kaçar, Osmanlı dönemindeki belâgat çalışmalarına kısaca değindikten sonra, bugüne gelecek şekilde, Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen 'belagat' konulu çalışmaları, 'belagât' ilmine ve anlaşılmasına yaptıkları katkılar açısından bibliyografik olarak değerlendiriyor. 'Türk Tasavvuf Edebiyatı Literatürü' yazısında Azmi Bilgin; sahanın adlandırılması, Türk edebiyatı içerisindeki yeri, teşekkülü, gelişmesi ve ilk temsilcileri hakkında verdiği bilgi yanında saha çalışmalarını da ele alıyor. Bilgin'e göre Türk Tasavvuf Edebiyatı, yeni çalışmalarla açılıma ihtiyacı olan ihmal edilmiş bir sahadır. Mesnevî türünü ele alan üç yazı var bu sayımızda. Arap edebiyatında ilk örneklerine rastladığımız mesnevî tarzı, Türk edebiyatında yaygın olarak kullanılan türlerin başında gelir. Ahmet Kartal, mesnevî türünü konu edinen yazıların ilki olan yazısında, türün kökenine, diğer edebiyatlarda ve bizdeki yerine değindikten sonra, mesnevî türünün zengin bir literatürünü sunuyor. Mesnevî türüyle ilgili ikinci yazı Emine Yeniterzi'ye aittir ve 'Anadolu Türk Edebiyatında Ahlakî Mesnevîler' başlığını taşıyor. Yeniterzi, ilk dönemlerde daha çok didaktik amaçla yazılmış olan mesnevîler arasından ahlakî olanları seçerek yazılış tarihi, beyit sayısı, tertibi ve muhtevası ile tanıtmıştır. Bu tür ile ilgili üçüncü yazımız, Şener Demirel'e aittir. Demirel, yazısının başlığından da anlaşılacağı üzere -'Mevlana'nın Mesnevî'si ve Şerhleri'- Mevlana'nın Mesnevî adlı eserinin şerhleri üzerinde durmaktadır. Demirel'in yazısında; Mevlana'nın eserinden, değişik dillerdeki tercüme ve şerhlerinden bahsedildikten sonra, yazarın tespit edebildiği 40'ı aşkın Türkçe şerhi ve şârihleri hakkında ayrıntılı bilgiler veriliyor ve değerlendirmeler yapılıyor. Celile Eren Argıt, yazısında, Tanzimat'tan Cumhuriyet'e uzanan bir periyot içinde, eğitim kurumlarımızın müfredatlarında Eski Türk Edebiyatı'na verilen yeri inceliyor. Filiz Kılıç, edebiyat tarihimizin vazgeçilmez kaynakları olarak şair tezkireleri üzerinde duruyor. Betül Sinan, Necâti Bey ve Şeyh Galib'in eserleri ve onlar üzerine yapılan çalışmaların bibliyografik bir değerlendirmesini sunuyor. Berat Açıl, üzerinde pek fazla durulmayan bir konuyu, Eski Türk Edebiyatı'nda kadın yazarlar meselesine ilişkin ilgi çekici değerlendirmelerle dolu yazısında ele alıyor. Hanife Koncu, peşpeşe gelen iki yazısında, edebiyatımızın meşhur aşk hikayelerinden Leylâ ve Mecnûn ile Yusuf ile Züleyha hikayeleri üzerine kaleme alınmış eserlerin bibliyografyasını sunuyor. Hatice Aynur, 1922-2005 arasında Eski Türk Edebiyatı alanında yapılmış yüksek lisans ve doktora tezlerini konu ettiği yazısında, bu alanda çaba gösteren hocalar, öğrenciler ve çalışmaları hakkında hem istatistiki ve hem de analitik bilgiler sunuyor. Bu sayımızın kurum ve eser tanıtımlarına yer veren yazılarından bir tanesi Fatma S. Kutlar'a ait. Kutlar, yazısında Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ve bölümde yapılmış Eski Türk Edebiyatı alanına ilişkin çalışmalar ve tezler hakkında bilgi verdikten sonra; bölüm öğretim üyelerinin katkılarıyla 2000 yılında yayınlanmaya başlayan ve 2006 yılı sonunda 12. sayısına ulaşmış bulunan Türkbilig: Türkoloji Araştırmaları Dergisi'nin dizinini araştırmacılara sunuyor. Müjgan Çakır, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde yapılmış Eski Türk Edebiyatı alanına giren tezler hakkında bilgiler veriyor. Züleyha Çolak, ABD'de gerçekleştirilen Osmanlı edebiyatına ilişkin çalışmaları bu alanda çalışan akademisyenler ve kurumlar üzerinden değerlendiriyor. Halil İbrahim Yakar da, benzer bir işi Krakov'da faaliyet gösteren Doğu Dilleri Enstitüsü için yapıyor. Bu sayımızda, Eski Türk Edebiyatı alanında gerçekleştirilen iki faaliyetin bilgisi de bulunuyor. Bunların ilkinde, alanın kurumlaşmasında ciddi katkıları bulunan önemli isimlerinden birisi olan Tunca Kortantamer'e ithaf edilen I. Klasik Türk Sempozyumu; ikincisinde ise, yine alanın gelişimini yakından ilgilendiren 23 Aralık 2006'da gerçekleştirilen 'Eski Türk Edebiyatı' çalıştayı hakkında değerli bilgiler veriyor. Bu sayımızın söyleşisini, alanın duayenlerinden Prof. Dr. Talat S. Halman'la gerçekleştirdik. Sayın Halman'ın gerek aktardığı tecrübeler ve gerekse de alanın problemlerine ve gelişimine ilişkin değerlendirmelerinin hepimiz için ufuk açıcı olacağına inanıyoruz. Türk Sosyoloji Tarihi'ni konu edinecek 11. sayımızda buluşmak dileğiyle' Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi



Bu alana yorumlarınızı ve katkılarınızı yazınız

Yorum yapmak için giriş yapınız